Ortaçağ'da
Avrupa'da her senyörün (feodal beyin) kendi egemenlik bölgesinde ayrı kurallar
geçerliydi. Bu durum, İlkçağ'ın köleci toplum yapısının şekil değiştirerek
varlığını sürdürdüğünü gösterir.
Ortaçağ'da
Avrupa'da soyluluğun doğuştan gelen bir hak olarak kabul edilmesi, değişik
toplum kesimlerinin devlet yönetimine katılımını önlemiştir
Haçlı
Seferleri'nde Kudüs'ü ele geçirme isteğinin Avrupalılar üzerinde "birleştirici" bir etki bırakması, Kudüs'ün
Hristiyanlar açısından kutsal bir şehir olması temel alınarak açıklanabilir.
Ortaçağ'da
Avrupa'da Katolik Kilisesi'nin siyasal alana egemen olması, "dinin toplum üzerindeki etkisinin laik devlet
anlayışının gelişmesini önlediği" yargısını doğrular
Ortaçağ'da
Katolik Kilisesi'nin aforoz yetkisini kullanması ve geniş toprakları elinde
tutması, Kilise'nin siyasal ve ekonomik hayatta etkili olduğunu kanıtlar
Ortaçağ'da
Avrupa'da kralların Papa'nın elinden taç giymeleri, kralların, otoritelerini
dine dayandırarak güç ve meşruiyet kazanmak istediklerini gösterir
Haçlı
seferlerinden sonra Avrupa'da siyasi, sosyal ve ekonomik yapının değişmesi, "Avrupalıların Ortaçağ karanlığından çıkmalarında İslam
medeniyetinin etkili olduğu" yargısı temel alınarak açıklanabilir.
Haçlı
Seferleri'nden sonra Avrupa'da toprak sahipliğinin önemini yitirmesi, bunun
yerine ticaretin önem kazanması, "zenginlik
kaynağı ve anlayışının" değiştiğini gösterir.
Ortaçağ'da
Avrupa'nın bilim ve kültür yönünden İslam dünyasına göre geri kalmasında,
Kilise'nin özgür düşünceyi ve bilimsel gelişmeyi önlemesi doğrudan etkili
olmuştur
Ortaçağın
sonlarında Avrupa'da sosyal ve siyasal hayatta büyük değişme ve gelişmelerin
yaşanması, Katolik Kilisesi'nin ve skolastik düşüncenin etkisinin azaldığını
gösterir
Hiç yorum yok: