( 10 - 16 Kasım )
AÇIKLAMA -1-
Ülkemizin
kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş
geçe öldü.
O
tarihten bu yana 10 Kasım'la başlayan hafta, yurdumuzda Atatürk Haftası olarak değerlendirilir. Bu hafta içinde; Atatürk'ün
yaşamı, yurtseverliği, inkılap ve ilkeleri anlatılır. Ata'nın daha iyi
tanıtılması amacıyla açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve televizyonda,
Atatürk'ün konuşmaları kendi sesinden dinletilir. Atatürk'le ilgili filmler
gösterilir.
10 Kasım
günü Atatürk, tüm yurtta törenlerle anılır. Ölüm anı olan saat dokuzu beş geçe
"ti" sesi ile saygı duruşuna geçilir. Kara ve deniz taşıtları
oldukları yerde durarak düdüklerini çalarlar. Düzenlenen anma törenlerinde
Ata'nın yaşam öyküsü, Atatürk inkılap ve ilkeleri anlatılır, seçilmiş Atatürk
şiirleri okunur.
ATATÜRK'ÜN
YAŞAMI
Selanik'te
Ahmet Subaşı Mahallesinin Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev
vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir
oğulları oldu. Adını Mustafa koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir
çocuktu. Bütün çocuklar gibi Mustafa'nın çocukluğu da mahallede komşu çocukları
ile güle oynaya geçti. Mustafa, Şemsi
Efendi Okuluna başladı. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü.
Güç koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi
olan Askeri Rüştiye'ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise
dengi olan Manastır Askeri İdadi'sine
yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan Mustafa Kemal liseyi bitirdi.
İstanbul'a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi. Üç yıllık öğrenimini
başarı ile sona erdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay Okulu'na seçildi.
Mustafa
Kemal, bu okulda geleceğe yönelik tasarı ve ileri düşünceleriyle kendini
tanıttı. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay Yüzbaşı oldu. Zamanın padişahı
II. Abdulhamit'in gizli polisleri Mustafa Kemal'in ileri düşüncelerini,
arkadaşları ile yaptığı tartışmaları, O'nun özgürlük ve siyasal konulardaki
düşüncelerini padişaha bildirmişlerdi. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu
nedenlerle Yıldız Sarayı'nda sorguya çekildiler. Mustafa Kemal bir süre tutuklu
kaldı. Fakat suçlu görülmedi. Ancak düşünceleri tehlikeli sayıldığı için,
başkentten uzağa Şam'da bulunan Beşinci Orduya gönderildi.
Mustafa
Kemal, Şam'da arkadaşları ile birlikte Vatan
ve Hürriyet adlı gizli bir dernek kurdu. Sonra gizlice Makedonya'ya geçti.
Selanik'te Vatan ve Hürriyet Derneği'nin bir şubesini açtı. Dernek, padişahın
baskı yönetimine karşı kurulmuştu. Bu nedenle yapılacak çalışmaların gizli
olması gerekiyordu. Şam kenti dışındaki yerlerde bulunan subayların da derneğe
katılmaları için Mustafa Kemal görevlendirildi. Bu amaçla aynı yıl subayların
yoğun olarak bulunduğu Makedonya'daki 3.Orduya atandı.
1908
yılında meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı aldı.
Ancak padişahın kışkırttığı gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve
atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul'da 31 Mart ayaklanması oldu. Bunun üzerine Selanik yöresindeki
birliklerden bir ordu toplandı. Mustafa Kemal, Harekat Ordusu adını verdiği bu
orduda görev aldı. Ayaklanma bastırıldı. Harekat Ordusuyla birlikte Mustafa
Kemal Selanik'e döndü. İki yıl sonra Genel Kurmay Başkanlığında bir göreve
atandı.
Bu
sırada İtalyanlar Trablusgarb'a saldırdılar. Mustafa Kemal ve arkadaşları
Tobruk'a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar. Yapılan savaşlarda
önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı başlamıştı. Mustafa
Kemal geri dönmek üzere Mısır'a geldiğinde Selanik'in düşman eline geçtiğini;
Bulgar ordularının Çatalca'ya kadar ilerlediklerini öğrendi.
İstanbul'a
gelen Mustafa Kemal'e Bolayır'da bulunan bir kolordunun kurmay başkanlığı
görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı. Balkan Savaşı sona erince
Sofya'ya ataşemiliter olarak atandı. Bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı
başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da savaşa katıldı.
Mustafa
Kemal, bulunduğu görevden alınarak bir kıta komutanlığına getirilmesini istedi.
Bunun üzerine Tekirdağ'da yeni kurulan 19. Tümenin komutanlığına atandı.
Mustafa Kemal'in kısa sürede hazırladığı tümen Çanakkale Savaşları'na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın
karadan ve denizden yaptığı saldırıları durdurdu. Anafartalar'da bir avuç güçle
düşmanların bütün planlarını bozdu. Onlara kayıplar verdirdi. Çanakkale
Boğazı'nı geçmelerini önledi. Bu başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi
ve Anafartalar Kahramanı olarak
anılmaya başladı.
Mustafa
Kemal Çanakkale Savaşı'ndan sonra Diyarbakır'daki kolordu komutanlığına atandı.
Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi. Muş ve Bitlis'i Ruslardan
kurtardı. (1916)
Daha
sonra 7. Ordu Komutanlığına atandı. Bu ordu Halep'te toplanıyordu. Atatürk grup
komutanı oldu. Alman generalinin ordunun yönetimi konusundaki düşüncelerine
karşı çıktı. Ordu komutanlığını bırakarak İstanbul'a geldi. Veliaht
Vahdettin'in Almanya'ya yaptığı resmi geziye katıldı. Dönüşte hastalanarak
Viyana ve Karlsbad'a gitti.
Bu
sırada padişah 5. Mehmet öldü. Vahdettin VI. Mehmet adı ile tahta çıktı. Yurda
dönen Mustafa Kemal yeniden 7. Ordun komutanlığına getirildi. Şam'da
başkaldıran Arap kabileleriyle savaştı. Onların ilerlemesini önledi. Bundan
sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandı. Bu sırada savaş sona ermiş,
Mondros Silah Bırakışması imzalanmıştı. Mustafa Kemal bu bırakışmanın kötü
koşullarını kabul etmedi. Emrindeki silah ve kuvvetleri düşmana vermeyeceğini
hükümete bildirdi. Bunun üzerine komuta ettiği
Yıldırım Orduları Grubu kaldırıldı. Mustafa Kemal de İstanbul'a döndü.
ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BAŞLAMASI
Mustafa
Kemal Paşa, İstanbul'da padişah ve devlet ileri gelenleri ile yaptığı
görüşmeler sonucu İstanbul'da yapılacak çalışmaların bir yarar sağlamayacağını
anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu'ya gitmeye karar verdi. Yakın
arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve dolayları
olan 9. Ordu Müfettişliğine atandı. 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile
yola çıktı. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve
yeni bir Türk Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına
bulunuyordu.
Mustafa
Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'dan Anadolu'ya çıktı. Burada bir hafta
kaldıktan sonra Havza'ya geldi. Buradan Amasya'ya geçerek valilere,
komutanlara, ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun bağımsızlığını
sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol boyunca
uğradığı il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu kurtarma ve
bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza'dan Amasya'ya ve Sıvas'a
oradan da Erzurum'a gitti.
Bu
sırada padişah kendisini İstanbul'a çağırıyordu. Artık ülkemizin kurtulması ve
egemenliğin sağlanması için gerekli ortam hazırlanmış olduğundan Mustafa Kemal
ordu müfettişliği görevinden ve askerlikten ayrıldığını İstanbul'a bildirdi. 23
Temmuz 1919 günü bir ilkokulun salonunda toplanan Erzurum Kongresi'ne başkanlık
etti. Bu toplantıda, yurdun düşmanlardan kurtarılması için çalışma kararı
alındı.
Mustafa
Kemal bu kongreden sonra 4 Eylül 1919 günü Sıvas Kongresi'ni topladı. Bu
toplantıda da Erzurum'da alınan kararlar üzerinde durdu. Bundan sonraki
çalışmaların Ankara'da yapılmasına karar verildi. Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık
günü Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yöneteceği kent olan Ankara'ya geldi.
Çalışmalarını Ankara'da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet
Meclisi'nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi.
23
Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıldı. Meclis Mustafa Kemal'i başkanlığa seçti.
Böylece
Ankara'da ulus temsilcilerinden oluşan bir meclis işe başlamış oldu. Bu
meclisin kuruluş esası egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olması ilkesiydi.
Meclis,
Osmanlı hükümeti ile düşman ülkeleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı tanımayacağını bütün dünyaya duyurdu.
Ankara'da
Millet Meclisi'nin açılması, Mustafa Kemal'in başkan seçilmesi padişah ve onun
hükümetini çok korkuttu. Özellikle Sevr Antlaşması'nın tanınmayacağı yolundaki
karar onları büsbütün kuşkulandırdı. Düşmanlarla işbirliği yapan bir takım
gericileri Anadolu'nun çeşitli yerlerinde örgütlediler. Büyük Millet Meclisi'ne
karşı ayaklanmalar başladı.
Mustafa
Kemal ve arkadaşları İstanbul Hükümeti tarafından vatan haini olarak ilan
edildi. Haklarında ölüm cezası kararı verildi.
Bütün
bunlar olurken Ankara'da ve bütün Anadolu'da yürekleri yurt sevgisi ile dolu
insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul'dan kaçarak gelen subay ve
aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir yanından koşup gelen
erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.
Eskişehir
yöresinde İnönü'de, Yunan ordusu ile karşı karşıya gelen bu genç ordu,
Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı
adı verilen iki büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
varlığını, sesini bütün yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.
Büyük
Millet Meclisi, Mustafa Kemal'i olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi.
Ordularımız Sakarya kıyılarında 22
gün 22 gece süren savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer
kazandı. Bu başarısı üzerine Mustafa Kemal'e orduda en büyük rütbe olan
mareşallikle birlikte Gazi unvanı verildi. Sakarya Meydan Savaşı adı ile tarihe
geçen bu savaşta ordumuzun gücü dünyaya bir kez daha tanıtıldı.
Artık
düşmanı yurdumuzdan atacak son ve kesin savaşın hazırlıkları başlamıştı. Bu
amaçla bütün yurttaşlar savaşa hazırlandı. Kadınlar, dedeler, nineler,
kağnılarla cepheye silah ve yiyecek taşıdılar. Birliklerimiz düşmanı can
evinden vurmak için yerlerini aldılar.
Bu
sırada Yunan ordusu Afyonkarahisar bölgesine çekilmişti. Yetkili kişiler
Yunanlıların hazırladığı siperlerden geçme olanağının bulunmadığını, bu nedenle
Türklerin Yunanlıları yenmesinin söz konusu olamayacağını ileri sürüyorlardı.
Ancak bu uzmanlar ulusal bir davaya inanmış insanların ne denli güçlü
olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Hazırlıklarını bitiren ordumuz, 26 Ağustos
1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten topçu ateşiyle saldırıya
geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Atatürk'ün yönettiği bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir.
Düşmanlar erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Ellerindeki silah
ve cephaneyi bırakarak canlarını kurtarmak için kaçtılar. Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa, 1 Eylül günü ordumuza ; "Ordular
ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!.." emrini verdi. Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın başarıya ulaşması özlemiyle yanıp tutuşan kahraman erlerimiz kaçan
düşmanın ardından gece gündüz demeden hızla ilerledi. 9 Eylül sabahı
birliklerimiz İzmir'e girdi. Yabancı bayrakların dalgalandığı yerlere
bayrağımız çekildi. Düşmanların çoğu limanda bulunan savaş gemilerine binerek kaçtılar.
Kalanlar tutsak edildi. Böylece Kurtuluş Savaşımız bitti.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULMASI
Bundan
sonra Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya gelerek yüzyılların ihmali sonucu geri
kalmış yurdumuzun, bayındır bir ülke olması için gerekli çalışmalara başladı.
Öncelikle
ulusa ve yurda artık zarardan başka bir şey vermeyen padişahlığı kaldırdı. Son
padişah Vahdettin, ordumuzun zaferini öğrenince düşmanla birlik olup yurttan
kaçmıştı. 1 Kasım 1922 günü altı yüzyıldan beri yurda ve ulusa egemen olan
Osmanlı saltanatı tarihe karıştı.
24
Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan
Barış Antlaşması ile tüm uluslar Türk'ün zaferini kabul etti. Artık Türk
ulusunun yönetim şeklinin kesin olarak belirlenmesi zamanı gelmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının isteği ile
Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923 günü alkışlar arasında Türkiye'nin devlet
şeklini Cumhuriyet olarak kabul etti. İlk Cumhurbaşkanlığına da Mustafa Kemal
seçildi. O tarihte 42 yaşındaydı. Ulusu, O'nu yüce yere getirmiş böylelikle
O'na olan borcunu ödemek istemişti.
Padişahlığın
kaldırılmasından sonra 3 Mart 1922 günü Halifelik kaldırıldı.
Bundan
sonra Mustafa Kemal, yurdun bayındırlığı ve ulusumuzun yücelmesi için hukukta,
ekonomide, sosyal alanda inkılaplar yaptı.
Genç
yaştan beri cephelerde güç koşullar içinde yaşayan Atatürk'ün sağlığı gün
geçtikçe bozulmaya başladı. Hasta olduğu günlerde bile hiç dinlenmeden devlet
ve yurt işlerinde çalışması onu büsbütün yıprattı. Hastalığı artınca İstanbul'a
gitti. Orada Savarona yatında kaldı. Devlet işlerini buradan yürütüyordu. Zaman
zaman da gemi ile geziler yapıyordu. Ancak hastalığı günden güne artıyordu. Çok
istediği halde Cumhuriyet'in 15. Yıldönümü törenlerinde hazır bulunmak için
Ankara'ya gidemedi.
8 Kasım
gecesi komaya girdi. 9 Kasımda da aynı durum sürdü. Yabancı ülkelerden gelen
doktorlar da Türk meslektaşları gibi O'ndan ümitlerini kestiler. 10 Kasım
sabahı "Saat Kaç ?" diye sordu. Bu Atatürk'ün son sözleri oldu. Saat
dokuzu beş geçiyordu. Atatürk ölmüş, onunla birlikte tarihin en büyük askeri,
devlet adamı, devrimcisi göçüp gitmişti. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurtta ve
dünyada büyük bir acı yarattı. Bayraklar yarıya indi. Yurtta yas ilan edildi.
İstanbul
halkı Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutu önünden günlerce hıçkıra hıçkıra geçti. 19
Kasım günü Saray'dan alınan tabut törenle Yavuz zırhlısına getirildi. 20 Kasım
günü Ankara'ya getirilen cenaze Büyük Millet Meclisi önünde hazırlanan
katafalka kondu. Ankaralılar sevgili Ata'nın önünden gözyaşı dökerek geçtiler.
21 Kasım günü Atatürk'ün cenazesi geçici olarak kalacağı Etnoğrafya Müzesi'ne
kondu.
10
Kasım 1953 günü Atatürk 'ün naaşı, yapımı biten Anıtkabir'e uğruna yaşamını
adadığı sevgili yurt topraklarına verildi.
Yurdumuzun
kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk eserleri, kişiliği ve ilkeleri ile
gönüllerimizde yaşıyor.
ATATÜRK'ÜN İNKILAP VE İLKELERİ
Atatürk
döneminde gerçekleştirilen köklü değişikliklere Atatürk İnkılapları (Devrimi)
denir. Atatürk devrimleri ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü
değişikliklerdir. Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlar da Atatürk
ilkeleridir. Atatürk devrim ve ilkeleri bir bütündür. Bu bütün, çağdaş
uygarlığa ulaşmayı amaçlar.
ATATÜRK İNKILAPLARI
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine
kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon
ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar,
fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler :
Mustafa
Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız
1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında
ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir
yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük
Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde
saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının
kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923
günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin
ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler :
Cumhuriyet
öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi.
Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar
yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras,
ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında
eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı.
Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik :
Osmanlı
Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse
öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini
bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi.
Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı
Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye,
Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu,
Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet
döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel
yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere
göre yeniden örgütlendi.
Atatürk
eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma
yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928
tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma
öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme
çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler
verdi.
Harf
değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan
Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin
benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde
Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler :
Lozan
Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları
kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet
öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım
çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba
gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı.
Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar
sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük
olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya
başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler :
Atatürk,
ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü
değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını
sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu.
Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı.
Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde
açıldı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler :
Atatürk
dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler
yaptı.
Uzunluk
ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık
ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta
olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda
daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın
kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926
tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Eskiden
ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate
uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük
karışıklıklara neden oluyordu. Bunları ünlemek için takvimle birlikte bugünkü
kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta
tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk'ün
dünya görüşünü oluşturan temel inançlarına Atatürk ilkeleri denir. Atatürk
ilkeleri bir bütündür. Başlıcaları şunlardır :
Cumhuriyetçilik :
Cumhuriyet,
halkın halk tarafından yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik
ulusundur. Ulus egemenlik hakkını ve yetkisini temsilcileri aracılığıyla
kullanır. Halkın temsilcileri Büyük Millet Meclisi'ni oluşturur. Ülkeyi bu
meclis yönetir. Yönetimi bu meclis denetler. Atatürk, belirli kişi, topluluk ve
ailenin ülke yönetiminde söz sahibi olmasını doğru bulmazdı. Bu amaçla saltanat
yönetimini kaldırarak 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan etti.
Halkçılık :
Cumhuriyet
yönetimi halkçılık ilkesinin benimsenmesi ile yerleşir. Halkçılık, halkın genel
mutluluğunu düşünmektir. Halkçılık ilkesi halkımızın sosyal, kültürel, ekonomik
yönden gelişip güçlenmesini amaçlar.
Laiklik :
Cumhuriyetten
önce ülkemiz din kurallarına göre yönetilirdi. Devleti ilgilendiren önemli
konularda din adamlarının onayı gerekirdi. Din adamları Müslüman olmayan bilim
adamlarının buluşlarını, yeniliklerini benimsemezlerdi. Bunlara karşı
çıkarlardı. Bu nedenle Osmanlı imparatorluğu önceleri durakladı. Sonra geri
kaldı. Dinin devlet işlerine karıştırılması yurdumuza yeniliklerin girmesini
geciktirdi. Atatürk din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. İnsanların dini
inançlarında, ibadetlerinde serbest olduğunu belirtti. Din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrılmasına Laiklik denir.
Devletçilik :
Bu ilke
ekonomik kalkınmada devlete büyük görevler yükler. Atatürk sosyal, kültürel,
ekonomik alanda kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için devletin büyük
masraflar isteyen konularda öncülük etmesini isterdi. Bu amaçla yurdun birçok
yerinde hava alanları kuruldu. Devlet eliyle Bursa'da Merinos, Nazilli'de Bez
fabrikası, Uşak'ta Şeker fabrikası açıldı. Demir - Çelik sanayiinin
geliştirilmesi amacı ile Karabük Demir - Çelik fabrikası, madenlerimizin
işletilmesi için Etibank kuruldu. Devlet eliyle limanlar yapıldı. Türk Hava
Yolları kuruldu. Yurdumuzdaki demiryolları devlete mal edilerek genişletilmeye,
işletilmeye başlandı.
Milliyetçilik :
Ulusal
Kurtuluş Savaşımızın çıkış noktasını oluşturur. Atatürk'ün bu ilkesi dünyada
ezilen ulusların kurtuluşuna ışık tutmuştur. Atatürk'ün milliyetçiliği kültür
ve düşünce birliği temeline dayanır. Ulus bireylerinin tasada ve kıvançta bir
ve beraber olmalarını ön görür. Atatürk yurt ve dünyada barış ülküsüne bağlı
bir önderdi.
İnkılapçılık :
İnkılap
; ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü değişikliklerdir. Bu amaçla
Atatürk bir dizi değişiklikler yapmıştır. Değişen, ilerleyen dünyamızın
gerisinde kalmamak için ilerlemek zorundayız. Sonsuza doğru durmadan
ilerleyeceğiz. Atatürk inkılaplarının bekçisi, ilkelerinin savunucusu bizleriz.
Atatürk ilkelerini korumak ve kollamak ulusal bir görevdir.
ATATÜRK VE HALK
Atatürk,
tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi.
Cumhuriyetimizin
3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile
dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün
halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile
arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından
uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına
dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir
boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra :
---
Artık otomobile binseniz dediler :
uyanır
gibi oldu. Yanındakine :
--- Sen
belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç
bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha
ayırmayın.
Taşhan'ın
önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.
Cumhuriyetin
12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk bizim en büyüğümüzdür.",
"Atatürk bu milletin en yükseğidir.","
Türk milleti asırlardan beri bağrından
bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren
Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir."
Atatürk
der ki :"Millet sevgisi kadar büyük
bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı
hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim.
Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte
medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız
gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha
bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim. Şahsınız
için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız.
Falih Rıfkı ATAY
(Babamız Atatürk, 1955)
ŞİİRLER
ATATÜRK'ÜN RESMİ
Kürsünün üstünde bir resim;
Gözleri denizlerden mavi,
Bakışları güneşlerden sıcak.
Bu resimle başlar bizim günümüz,
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimiz kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte,
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız çünkü
Çalışınca,
Bakarız. Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yaparsak,
Bulutlanır gözleri,
Anlarız Atatürk üzüldü.
Behçet NECATİGİL
|
MUSTAFA KEMAL
Mustafa Kemal'i gördüm düşümde,
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen
Sabaha, diyordu.
Al bir kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti, al,
Zafer ırak mı ? dedim,
Aha, diyordu.
Fazıl Hüsnü
DAĞLARCA
|
ATATÜRK
Yapraklar dökülür kasımlarda,
Yeller uğuldar vadilerde, ne
çıkar,
Bir özgürlüksün çağlara en
güzelinden,
Sen bayrak bayrak fikirsin,
Ölüşün diriliştir yeniden.
Başak saçlarında Anadolu'm,
Gözlerinde yurdumun denizleri,
Sen yarınlara uzanmış ışık,
Savaşta kartal, barışta defne
çelengi,
Sen sonu yenmiş zamansın.
Sende çarpar, sende düşünür
Türkiye'm,
Sende büyür kucaklar,
Ulusun beyni, toprağın yüreği,
Kemal Paşam, Atatürk'üm !
Sen mayıslarda doğan güneş,
Evrenimin sabahı, damarımın
kanı,
Sen mavilerde yeşeren yapraksın,
Bir yolsun sevgi, sevgi
Sen her mevsimde açan baharsın !
M.Güner DEMİRAY
|
ATATÜRK
GÜLÜMSEDİ
|
||
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Biz sınıfa girince
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir
Siz yenisiniz, düşünceler yeni
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Saklıyamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz, bilgili
Eğitiyorsunuz yolunca,
yöntemince
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza,
Çiziyorsunuz yolu,
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
|
Anlaşılan bütün yaz.
Atatürk gözünü kırpmamış,
Çünkü boşmuş sıralar,
Çünkü harf okunmamış.
Kapkara bulutlar inmiş
Işıklı gözlerine.
Bora gibi, fırtına gibi
Atatürk'üm
Sanırım yönelmiş bilgisizliğe.
Ama baktı ki gün doğmuş,
Bir koşu varmışız okula
Özlemle açılmış kitaplar,
Bir iştah, kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış,
Sınıfa girmişsiniz
Bütün bakışlar sizde
Günaydın demiş.
|
Derse başlıyorsunuz
Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde.
Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz
Aydın ufuklarda yürüyor hızla.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Övünüyor bizle.
Dağıldı kara bulutlar
Biz sınıfa girince.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Kürsüde kendini görünce.
Talat TEKİN
|
ATATÜRK'TEN SON
MEKTUP
|
|
Siz beni halâ anlamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş "Yıl 1919,
Mayıs'ın 19'u diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor,
övüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda
şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan
haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi
yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde
saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni
buluşlardan…
Kuru söz değil, iş istiyorum
sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk
kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak
değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Halâ, o, acıklı ağıtlar
dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana
ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın,
uyanın !
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak
dünyaların…
Mustafa Kemal'i anlamak göz
boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
|
Beni seviyorsanız eğer ve
anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın,
kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı…
Kitaplar…
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz
karanlıklar…
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak
değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Demokrasiyi getirmiştim size,
özgürlüğü…
Görüyorum ki, halâ aynı
yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka
eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk,
hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek
değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum
uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil
dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden
çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos
avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak
değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
|
ATATÜRK
Adını adımdan önce,
Heceledim, öğrendim,
Duvarları, kitapları,
Senin resminle beğendim.
Binbir biçim içinden,
Bir anda seçerim yüzünü,
Kimse alamaz içimden,
Gözlerinin gündüzünü.
Bütün bildiklerimden, daha
yakınsın yüreğime,
Alfabeyi hecelerken,
"Atatürk" yakıştı
elime.
Seni yazdım, okudum,
Seni belledim yürekten,
Her törende birlikteyiz,
Bayrağın içinde sen, ben.
|
Daha iyi anladım her yıl,
Açıldıkça düşüncelerim,
İlk sevgim büyür, büyür de,
Seni daha da severim.
Her yön sen olursun sen,
Kitap, tren, şapka, kravat,
Sen Türkiye'mi uçuran,
En büyük tanrısal kanat.
Her On Kasım'da gözlerimiz,
Bir daha ağlarken sana,
Bir kez daha inanırız,
Her yerde yaşadığına.
İbrahim Zeki BURDURLU
|
ATATÜRK
Düşmanların elinden
Bizi kurtaran sensin.
Bu toprağı yeniden
Özenle kuran sensin.
Ünümüzü dünyaya
Mertçe duyuran sensin.
Gündüz gün, gece aya
Benzer kahraman sensin.
Adını büyük, küçük
Anıyoruz her zaman,
Adı büyük Atatürk
Anlı şanlı kahraman.
Nabzımızda atansın
Ey ! ölmeyen atamız.
Gönlümüzde yatansın
Seni unutamayız.
Mehmet Necati ÖNGAY
|
O BİR IŞIKTIR
O bir ışıktır,
Sönmedi,
Sönmeyecek.
Türk gençliği
İzinden,
Dönmeyecek.
Kimse kesemez,
İçimizdeki
Büyük hızı…
Bizler yaşadıkça
Yaşatacağız,
Ata'mızı.
Öğrenci Behlü ZEREN
|
ATATÜRK DİYOR Kİ :
·
Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.
·
Cumhuriyeti biz kurduk, fakat sizler yaşatacaksınız.
·
Her gelişmenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
·
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim
düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeter.
·
Öğrenciye her ne yaşta olursa olsun geleceğin büyüğü gözü ile
bakmalı ve öyle davranılmalıdır.
·
Okul genç kafalara, insanlığı, saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi,
bağımsız yaşamayı öğretir.
Hiç yorum yok: